Hapishane Gölgesinde Adalet Arayışı: Mahkemeler Nereye Gidiyor?
Gündem

Hapishane Gölgesinde Adalet Arayışı: Mahkemeler Nereye Gidiyor?


02 June 20255 dk okuma15 görüntülenmeSon güncelleme: 03 June 2025

Türkiye'de son yıllarda yargı sisteminde yaşanan değişimler ve avukatlara yönelik artan baskılar, adalet arayışını zorlaştırıyor. Mahkemelerin cezaevlerinin kıyısına taşınması, avukatların yargılanması ve yargıya erişimin güçleştirilmesi gibi konular, hukuk devletinin temel ilkelerini sorgulatıyor. Bu durum, "24 Ocak Tehlikedeki Avukatlar Günü"nün Türkiye'ye ithaf edilmesine neden oluyor. Peki, bu gelişmelerin ardında yatan sebepler neler ve adalet nerede aranmalı?

Mahkemeler Neden Cezaevi Kıyısında?

Artık mahkemeler, şehir merkezlerinden uzak, cezaevlerinin içinde veya yakınında kuruluyor. Bu durum, avukatların, sanıkların ve dinleyicilerin yargılamalara erişimini zorlaştırıyor. Adliyelerde güvenlik önlemleri artırılırken, bazı katlar ve mahkemeler avukatlara yasaklanıyor. Bu fiziksel uzaklık ve erişim kısıtlamaları, yargılamanın şeffaflığına ve adil yargılanma hakkına gölge düşürüyor.

Bu durumun en çarpıcı örneklerinden biri, davaların cezaevi kampüslerinde, özellikle Silivri (Marmara) cezaevinde görülmesi. Mahkeme salonları numaralandırılırken, bu durum içselleştirilmiş bir alışkanlık haline geliyor. Yargıya erişimin güçleştirilmesi, sadece fiziksel engellerle sınırlı kalmıyor, aynı zamanda yargılamanın psikolojik atmosferini de etkiliyor.

Avukatlar Neden Tehlike Altında?

Avukatların yargılanması ve baskı altında tutulması, adalet sistemine olan güveni sarsıyor. Adalet ve hukuk, avukatları yargı kıskacında tutmakla sağlanamaz. Avukatlara yönelik baskılar, hukuku ve adaleti tehlikeye sokuyor. 2012 ve 2019 yıllarında "24 Ocak Tehlikedeki Avukatlar Günü"nün Türkiye'ye ithaf edilmesi, bu durumun uluslararası alanda da yankı bulduğunu gösteriyor.

Avukatlar, her türlü barbarlığa karşı insanları ve insan haklarını korurlar ve savunurlar. Bu nedenle, avukatlara yönelik baskılar, sadece avukatların değil, tüm toplumun adalet arayışını engelliyor.

Çağdaşlık, hukukla bağlı devlet olmanın gereğidir. Hukuka bağlı devlet demek, yargı işleyişi ile sağlanması gereken adil yargılanma hakkının ve temel insan haklarının korunmasıdır.

  • Bağımsız ve tarafsız bir mahkeme önünde yargılanmak, adil yargılanma hakkıdır.
  • Herkes, kendisine yöneltilen suçlamanın tam bir eşitlikle, bağımsız ve tarafsız bir mahkemece adil bir biçimde görülmesini isteme hakkına sahiptir.

Adil Yargılanma Hakkı İhlalleri

Türkiye yargı tarihinde "yargının işleyişine" dair ender ve zor görülür örnekler yaşanıyor. Bir davada, sanık avukatlar hakkında verilen tahliye kararı, savcılığın itirazı üzerine aynı mahkeme tarafından 12 saat içinde kaldırılıyor ve tutuklama kararı veriliyor. Bu kararın ardından, tahliye kararı veren hakimler başka görevlere atanıyor ve yeni heyet, duruşma gününü değiştirerek yeni kararlar alıyor.

Bu durum, "kanuna uygun kurulmuş mahkeme" ilkesine aykırılık teşkil ediyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM),heyetteki yargıçların veya yargıçlardan birinin yargılama konusu uyuşmazlığın doğmasından sonra atanmış olmasını, 6. madde anlamında ihlal olarak görmektedir. Anayasa Mahkemesi (AYM) de, hukuk devletinin en önemli unsurlarından birinin kanuni hâkim güvencesi olduğunu vurgulamaktadır.

Türkiye'de yargının işleyişindeki bu tür olumsuz örnekler, adalet arayışını zorlaştırırken, hukuk devletine olan inancı sarsıyor. Ancak, bu memleketin insanları, vicdan, adalet ve hukuk duyguları ile bu olumsuzlukları onarmaya çaba gösteriyorlar. Avukatlar, yargının içine düştüğü bu durumdan kurtulmak için üzerlerine düşen sorumluluğu herkesten daha çok hissediyorlar.