
Rio'da Kanlı Operasyon: Trump Doktrini Favelalarda mı Uygulanıyor?
Brezilya'nın Rio de Janeiro kentinde yaşanan kanlı operasyon, uluslararası arenada yankı uyandırdı. Favelalara düzenlenen baskında onlarca kişi hayatını kaybederken, operasyonun Trump'ın 'uyuşturucu ile mücadele' söylemiyle benzerlikleri dikkat çekiyor. Peki, Rio'da yaşananlar, Trump doktrininin bir yansıması mı?
Rio'da Kanlı Operasyon: Neler Yaşandı?
Rio de Janeiro'da 28 Ekim'de düzenlenen uyuşturucu operasyonu, 2 bin 500 polis ve askerin katılımıyla gerçekleşti. Favelalarda yaşanan çatışmalarda, 4'ü polis olmak üzere 132 kişi hayatını kaybetti. Operasyon, Federal Hükümet ile Eyalet Hükümeti arasında görüş ayrılıklarına neden olurken, mahalle sakinleri yaşanan şiddeti protesto etti.
Mahalle sakinleri, Rio de Janeiro Eyalet Valisi Cláudio Castro'ya karşı öfkelerini dile getirerek, cenazelerin üzerine serilen pankartlarda vali hakkında ağır ithamlarda bulundu. Vali Castro ise şehrin "savaş halinde olduğunu" ve operasyonun 2010'dan bu yana yapılan en kapsamlı polis harekâtı olduğunu savundu. Hatta Castro, durumu "Artık sıradan suç yok, bunun adı narko-terörizm" şeklinde değerlendirdi.
Trump Doktrini ve Rio Operasyonu Arasındaki Bağlantı
Rio Valisi Castro'nun, ABD Başkanı Donald Trump'ın müttefiki olan aşırı sağcı eski Brezilya Devlet Bakanı Jair Bolsonaro'nun liderlik ettiği Liberal Parti'den (PL) geldiği biliniyor. Bu durum, operasyonun Trump doktriniyle olan olası bağlantısını gündeme getiriyor. El Pais gazetesinde yayınlanan bir habere göre, Castro, uyuşturucu gündeminde Trump'ın 'yargısız infaz' modelini takip ediyor.
Trump'ın, 'uyuşturucu kartelleri ile sınır dışında mücadele' yönünde bir karara imza atması ve Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro'yu tartışmalı bir 'uyuşturucu örgütü' şemasında lider olarak göstermesi, bu bağlantıyı daha da güçlendiriyor. ABD ordusunun Karayip Denizi'nde ve Pasifik Okyanusu'nda uyuşturucu kaçakçılarına ait olduğu öne sürülen teknelere saldırı görüntüleri paylaşması, yargısız infaz iddialarını beraberinde getiriyor. Kolombiya Devlet Başkanı Gustavo Petro, Birleşmiş Milletler kürsüsünden yaptığı konuşmada Trump’ın yargısız infazlar nedeniyle yargılanması gerektiğini söylemişti.
Rio’da yaşananlar Trump’ın Karayip Denizinde dile getirdiği ‘uyuşturucu ile mücadele’ söylemiyle örtüşüyor. Ancak daha da önemlisi bu ‘mücadelenin’ Beyaz Saray tarafından bir savaş bahanesi olarak dile getiriliyor oluşu.
Operasyonun Toplumsal ve Siyasi Etkileri
Rio'da yaşanan kanlı operasyon, Brezilya Devlet Başkanı Lula da Silva'yı da şaşırttı. Adalet Bakanı Ricardo Lewandowski, Lula'nın yaşananlardan 'şaşkınlık' duyduğunu ve Federal Hükümet'e operasyon öncesinde bir bilgi verilmediğini açıkladı. Lula, organize suçla mücadele yöntemlerinin etkili olması için hayatları riske atmamak gerektiğini belirterek, eyalet ile Federal Hükümet arasında 'koordineli çalışmadan' bahsetti. Castro’ya göre Lula yönetimi, çetelerle olan savaşta Rio’yu yalnız bıraktı.
Operasyonun toplumsal etkileri ise oldukça derin. Favelalarda yaşayan insanlar, yaşanan şiddet ve can kayıpları nedeniyle büyük bir travma yaşıyor. İnsan Hakları Bakanı Macaé Evaristo, yaşananları ‘başarısızlık’ ve ‘tarifsiz bir felaket’ olarak değerlendirdi.
- Operasyonun uluslararası tepkilere yol açması
- Brezilya'da siyasi gerilimleri tırmandırması
- Favelalarda yaşayan insanların güvenlik endişelerini artırması
Rio'da yaşanan kanlı operasyon, sadece Brezilya'yı değil, tüm Latin Amerika'yı etkileyebilecek bir potansiyele sahip. Operasyonun Trump doktriniyle olan olası bağlantısı, bölgedeki siyasi dengeleri değiştirebilir ve yeni çatışmalara zemin hazırlayabilir. Brezilya hükümetinin, bu tür operasyonların toplumsal ve siyasi etkilerini dikkate alarak daha dikkatli ve koordineli bir şekilde hareket etmesi gerekiyor. Aksi takdirde, Rio'da yaşananlar, Latin Amerika'da daha büyük sorunlara yol açabilir.











