
Sur Cinayetleri Protestosu: Öğrencilere Erdoğan'a Hakaret Davası Şoku!
İstanbul'da yaşanan ve kamuoyunda "Sur cinayetleri" olarak bilinen üzücü olayın ardından, olayı protesto eden beş kadın öğrenci hakkında şok edici bir gelişme yaşandı. İkbal Uzuner ve Ayşenur Halil'in katledilmesini protesto eden öğrenciler, "Cumhurbaşkanına hakaret" suçlamasıyla mahkemeye çıkarılıyor. Bu durum, ifade özgürlüğü ve protesto hakkı konularında yeni bir tartışma başlattı.
Sur Cinayetleri Protestosu ve Gözaltılar
4 Ekim 2024 tarihinde İstanbul Fatih'teki surlarda meydana gelen ve Semih Çelik tarafından işlenen İkbal Uzuner ve Ayşenur Halil cinayetleri, Türkiye genelinde büyük bir infiale yol açmıştı. Bu vahim olayı protesto etmek amacıyla Marmara Üniversitesi Göztepe Yerleşkesi'nde bir araya gelen öğrenciler, "Bir kişi daha eksilmeyeceğiz, susmuyoruz, isyanımızın sesini kampüsten sokağa herkes duyacak" sloganları atarak tepkilerini dile getirmişlerdi. Ancak bu protesto, öğrenciler için beklenmedik sonuçlar doğurdu.
Marmara Üniversitesi Rektörlüğü, öğrencilerin "izinsiz basın açıklaması yaparak kampüs trafiğini engelledikleri" gerekçesiyle soruşturma başlattı. Soruşturma sonucunda Rektör Mustafa Kurt, öğrencilere kınama cezası verdi. Ancak olay bununla da sınırlı kalmadı. İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı, beş kadın öğrenci hakkında "Cumhurbaşkanına hakaret" suçundan iddianame hazırladı. İddianamede, protesto sırasında üzerinde "Karar verildi" yazısı, kırmızı yumruk simgesi ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın karikatürünün yer aldığı bir pankartın açıldığı belirtildi. Savcılık, bu pankart nedeniyle öğrencilerin "Cumhurbaşkanına hakaret" suçunu işlediği kanaatine vararak dava açtı.
Öğrenciler Yarın Hakim Karşısında
Beş öğrenci, yarın İstanbul Anadolu 24. Asliye Ceza Mahkemesi’nde hakim karşısına çıkacak. Bu dava, Türkiye'deki ifade özgürlüğü ve protesto hakkı sınırları konusunda önemli bir sınav niteliği taşıyor. Öğrencilerin avukatları, müvekkillerinin ifade özgürlüğü kapsamında hareket ettiklerini ve herhangi bir hakaret kastı taşımadıklarını savunacaklar.
Bu tür davaların, öğrencilerin protesto haklarını kullanmaktan çekinmelerine ve ifade özgürlüğünün kısıtlanmasına yol açabileceği endişesi dile getiriliyor. Hukukçular, öğrencilerin eylemlerinin eleştiri sınırları içinde değerlendirilmesi gerektiğini ve "Cumhurbaşkanına hakaret" suçlamasının bu olayda orantısız bir tepki olduğunu savunuyorlar.
İfade Özgürlüğü ve Protesto Hakkı Tartışması
Bu olay, Türkiye'de ifade özgürlüğü ve protesto hakkının sınırları konusundaki tartışmaları yeniden alevlendirdi. Anayasa'nın 26. maddesi, herkesin düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla serbestçe açıklama ve yayma hakkına sahip olduğunu güvence altına almaktadır. Ancak bu hak, başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması, kamu düzeninin sağlanması gibi nedenlerle sınırlandırılabilir.
Peki, bu davada öğrenciler gerçekten "Cumhurbaşkanına hakaret" suçunu işlemişler midir? Pankartta yer alan karikatür ve yazıların, eleştiri sınırlarını aşıp hakaret boyutuna ulaşıp ulaşmadığı, mahkemenin değerlendireceği önemli bir konu olacak. Bu davanın sonucu, Türkiye'deki ifade özgürlüğü ve protesto hakkının geleceği açısından belirleyici olabilir.
Bu tür olaylar, toplumda kutuplaşmayı artırabilir ve farklı görüşlere sahip insanların birbirlerine karşı daha hoşgörüsüz davranmasına neden olabilir. Diyalog ve uzlaşı kültürünün geliştirilmesi, bu tür gerginliklerin azaltılması için büyük önem taşıyor.
Sonuç olarak, Sur cinayetlerini protesto eden öğrencilere açılan "Cumhurbaşkanına hakaret" davası, Türkiye'deki ifade özgürlüğü ve protesto hakkı sınırları konusunda önemli bir tartışma başlatmıştır. Mahkemenin vereceği karar, hem öğrenciler için hem de Türkiye'deki hukuk sistemi için önemli bir emsal teşkil edecektir. Bu süreçte, hukukun üstünlüğüne ve ifade özgürlüğüne saygı gösterilmesi, adil bir yargılama yapılması büyük önem taşımaktadır.