Bremen Üniversitesi öğretim görevlisi Dr. Çetin Gürer ve Dr. Ulrike Flader'in Erdoğan'ın uzun süren iktidarının kendine özgülükleri ve değişim olasılıkları üzerine yaptığı söyleşinin ikinci bölümünde, Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasının Erdoğan rejimi ve iktidarı açısından anlamı, muhalefetin baskı araçları ve Kürt meselesinde CHP'nin olası hamleleri gibi önemli konular masaya yatırılıyor.
Erdoğan, İmamoğlu'nu Neden Tutuklattı?
Dr. Gürer'in "Erdoğan neden İmamoğlu’nu tutuklatmak istedi? Sadece seçimleri kazanmak için muhalefeti dizayn etmek mi istiyor?" sorusuna Dr. Flader şu yanıtı veriyor: "Bence İmamoğlu’nun tutuklanması Erdoğan’a bir şekilde fayda sağlıyor. Eğer Erdoğan iktidarda kalmak istiyorsa…". Flader, hükümetin her zaman birkaç adım önden gittiğini ve hangi taktiğin işe yarayabileceğini çok iyi hesapladığını vurguluyor. Ona göre mesele, CHP kurultayını engellemek ve en büyük muhalefet partisinin önüne bir engel çıkarmaktı.
Flader, İmamoğlu’nun üniversite diplomasının iptal edilmesinin de önemli bir hamle olduğunu belirtiyor. Bu sayede İmamoğlu, Cumhurbaşkanı aday olma şartını fiilen yerine getiremiyor hale geldi. Flader'e göre ortada iki ayrı suçlama var: Terörizm (DEM Parti ile stratejik seçim anlaşması) ve yolsuzluk (kamu kaynaklarını kötüye kullanılması). Savcıların hangi "sopayı" kullanacağına henüz karar vermediğini, halkın tepkisini kestiremediğini ve bu yüzden kendilerine bir manevra alanı bıraktıklarını düşünüyor.
Dr. Flader'e göre, Erdoğan'ın görev süresini uzatmak için tek bir yolu var: Parlamentonun kendini feshetmesi ve bu yolla hem parlamento hem de cumhurbaşkanlığı seçimlerinin yeniden yapılması. Yani Erdoğan, kendisine tekrar aday olma imkânı sağlayacak bir durum yaratmak zorunda. Bu nedenle İmamoğlu’nun tutuklanması, CHP’yi parlamentonun feshedilmesine razı etmeye dönük bir hamle olabilir.
Umut ve Apati Arasında Muhalefet
Dr. Gürer'in "Bu çıkmazdan kurtulmanın yolu nedir? Sadece sokak mı bir seçenek? Başka ne gibi başka yollar var?" sorusuna Dr. Flader şu yanıtı veriyor: "Elbette bu kadar çok insanı sokakta görmek çok önemli. Bunun tersini söylemem zaten mümkün değil.". Ancak Erdoğan'ın bu protestoları "sokak terörü" olarak nitelendirip olağanüstü hâl ilan edebileceğini de hatırlatıyor. Sokağa çıkmanın muhalif insanlara umut ve cesaret verdiğini, ancak çıkış yolları üzerine düşünürken başka şeyleri de göz önünde bulundurmak gerektiğini vurguluyor.
Dr. Flader, bu rejimden çıkışı düşünürken "müzakere mantığıyla düşünmek" gerektiğini belirtiyor. Çünkü bu rejim taktiklerle çalışıyor ve insanları rehin alıyor. "Bu rejimi sadece kendi seçmenlerinizi mobilize ederek alt edemezsiniz, çünkü bu rejim için önemli olan şey taktikler ve biraz da pazarlıklardır." diyor. Muhalefetin elinde başka baskı araçlarının olup olmadığını düşünmesi gerektiğini, çünkü Erdoğan'ın seçimleri kazansanız bile sonucu tanımayabileceğini ifade ediyor.
Dr. Flader'e göre, muhalefet sadece seçim yoluyla iktidara gelebileceği için belirli şartlar öne sürerek Erdoğan’ın kendisinin seçim çağrısı yapmasını sağlamalı ve fakat bu seçimleri sonunda kazanamamalı. Erdoğan'ı kendi araçlarıyla vurmak ve onu şaşırtmak gerekiyor. Örneğin, İmamoğlu‘na operasyon yapıldığında, Abdullah Öcalan ve PKK ile görüşmeler de yürüyorsa, CHP bir an önce DEM Parti ile ilişkilerini güçlendirmeli ve "Umut Hakkı" önerisi üzerinden bir kanun teklifi geliştirmeli. Bu sayede Erdoğan’ın Kürt seçmenleri tarafsız kılma hamlesi boşa çıkarılabilir.
Sonuç olarak, Erdoğan'ın iktidarını sürdürmek için her türlü taktiği kullanabileceği ve muhalefetin bu taktikleri öngörerek karşı hamleler geliştirmesi gerektiği vurgulanıyor. Aksi takdirde, muhalefetin sürekli olarak manipüle edilmesi ve etkisizleştirilmesi riski devam ediyor.